Hakkari, Türkiye’nin doğusunda yer alan ve zorlu doğasıyla tanınan bir il. Ancak burada yaşayan Zeynep Aydin (36) için Hakkari’nin yılanları tam anlamıyla bir kabus haline geldi. Gözlemlenene göre, Zeynep’in evine sık sık giren yılanlar, sadece evin değil, aynı zamanda Zeynep’in ruh sağlığını da tehdit eder hale geldi. Korkularının ağırlığı nedeniyle üç kez düşük yaptığına inanan Zeynep, bu yaşadığı travmayı kamuoyuyla paylaşmak istiyor. “Yılanların ruhumu ve bedenimi etkilemesine izin vermek istemiyorum,” diyen Zeynep, bu kabusla yüzleşmenin yollarını arıyor.
Zeynep’in hayatı, bir gün bahçede dolaşırken aniden karşısına çıkan bir yılanla değişti. O günden sonra yılan korkusu, onun için sadece bir fobi olmaktan çıkıp hayatının her alanını etkileyen bir takıntıya dönüştü. Evine sık sık gelmeye başlayan yılanlar, Zeynep’in normal yaşamını sürdürmesini zorlaştırdı. Korkularının üzerine gidebilmenin bir yolunu bulamayan Zeynep, rahatsızlıklarının hızla artması neticesinde, bu durumun fiziksel sağlığı üzerinde de etkileri olduğunu hissetti.
Pek çok uzman, yılan korkusunun sadece psikolojik bir durum olmadığını ve bu tür korkuların insanlar üzerinde fiziksel olarak da etkili olabileceğini belirtiyor. Özellikle Zeynep’in yaşadığı gibi bir durum, travmanın bedensel yansımalarının artmasına sebep olabiliyor. Zeynep, korkusunun stres ile birleşerek düşük yapmasına sebep olduğuna inanıyor. "Endişelerimin ve korkularımın beni etkilediğini biliyordum, ama bu sonuçları da beklemiyordum," diyor Zeynep, gözleri dolu dolu bir şekilde.
Hakkari’nin yerel yönetimi, yılanların tarım alanlarına ve insan yerleşim alanlarına girmesini engellemek için çeşitli önlemler alıyor. Ancak bu durum, birçok kişinin ihtiyacı olan güvenliği sağlayamamış görünüyor. Zeynep, yerel yönetimin yılanlarla ilgili daha etkin bir mücadele yürütmesi gerektiğini belirtiyor. “Evinin etrafındaki alanların güvenli olduğunu hissetmek istiyoruz. Korkularımızla başa çıkabilmek için doğal yaşam ile insanların bir arada uyum içinde yaşayabilmesi üzerine adımlar atılmalı,” diyor.
Ayrıca, Hakkari’nin zorlu iklim koşulları, yılanların yayılma hızını artırıyor. Bu durum, insanlarla yağmur ormanları gibi yılanların doğal yaşam alanları arasında bir çatışma yaratıyor. Çoğu yerli halk, korkunun üstesinden gelebilmek için toplumsal dayanışmanın önemli olduğuna inanıyor. Yüzlerce yıl boyunca bir arada yaşayan halk, yılanların yeri geldiğinde doğal ekosistemin bir parçası olduğunu kabul etse de, Zeynep’in hikayesi gibi vakalar, yılan korkusunun ciddi bir psikolojik sorun olduğunu ortaya koyuyor.
Düşük yapmanın ardındaki korkunun, Zeynep için yaraları açtığı bir başka yönü de var. Bir kadın olarak doğum ağrısının ötesinde, karşılaştığı zorlukları alt etmek için mücadele ederken yaşadığı yıpranma ve kayıp duyguları, ona zaman zaman zor anlar yaşatıyor. “Korkmamayı öğrenmeliyim. Yılanlar evdeal olabilir, ama benim ruhumun huzurunu her şeyden önemli,” diyor Zeynep, azmi ve kararlılığıyla dikkat çekiyor.
Zeynep'in yaşadığı olay, yılan korkusunun nasıl bir çığ gibi büyüyebileceğini ve insan yaşamını derinden etkileyebileceğini gözler önüne seriyor. Düşük yapma süreci, Zeynep için sadece fizyolojik bir kayıp değil, aynı zamanda hayallerini ve umutlarını yitirdiği bir dönem oldu. Ancak yaşamda her zorluktan ders çıkarmak gerektiğine inanan Zeynep, bu korkuyla yüzleşmeye ve üstesinden gelmeye kararlı.
Sonuç olarak, Zeynep’in hikayesi, yılan korkusunun sıradan bir fobiden çok daha fazlası olduğunu işaret ediyor. Hakkari’deki yılanlar, sadece çevresel değil, bireysel ruh sağlığına da zarar verebiliyor. Bu durum, toplumsal olarak daha sistematic bir planlama ve çözümleme gerektirdiğini tüm versiyonlarıyla birlikte gözler önüne seriyor. Yılan korkusuyla başa çıkmak, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bir sorumluluk taşıyor ve bu mücadelede dayanışma ve farkındalık büyük bir önem taşıyor.