İstanbul, dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri olmasının yanı sıra, su yönetimi açısından da oldukça karmaşık bir yapıya sahip. Şu günlerde İstanbul’un barajlarında su seviyeleri, hem İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yöneticileri hem de uzmanlar tarafından endişeyle izleniyor. Özellikle yaz aylarında yaşanan kuraklık, su kaynaklarının azalmasına neden oldu ve bunun üzerine su tasarrufu ile ilgili çağrılar daha da sıklaşmaya başladı.
İstanbul’un barajlarındaki son durum, 2023 yılının sonbaharına girdiğimiz şu günlerde oldukça kritiktir. İBB’nin verilerine göre, İstanbul’un barajlarının doluluk oranı %40 civarlarına geriledi. Geçen yıla oranla bu rakam %20 oranında bir azalma göstermektedir. Bu düşüş, şehrin su ihtiyacını karşılamak için uzun vadeli planlamaların aciliyetini de gözler önüne seriyor. Şu an için en büyük su kaynağı olan Ömerli Barajı'nın doluluk oranı %39, Alibeyköy Barajı'nın ise %43 seviyelerindedir. Diğer barajların durumu da oldukça benzer. Eğer durum böyle devam ederse, İstanbul'da su yönetiminde büyük zorluklar yaşanabilir.
Uzmanlar, İstanbul’un su krizine girmemesi için acil bir su tasarrufu stratejisi geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Birçok kurum, bireylerin günlük yaşamlarında alabilecekleri tasarruf önlemleri hakkında bilgilendirmeler yaparak toplumsal bir bilinç oluşturmayı hedefliyor. Bireylerin evlerinde su kullanımını nasıl azaltabileceklerine dair öneriler sunuluyor. Örneğin, su tasarruflu musluklar ve duş başlıkları kullanılması, evdeki su kaçaklarının giderilmesi, bahçe sulamalarında dikkatli olunması gibi önlemler önem arz ediyor. Ayrıca, İBB de çeşitli kampanyalarla su tüketiminin azaltılması yönünde çalışmalar yürütüyor. Su tasarrufunun yalnızca bireysel bir sorumluluk olmadığı, şehir ve ülke genelinde de kolektif bir bilinç oluşturulması gerektiği ifade ediliyor.
Sonuç olarak, İstanbul'un barajlarındaki su seviyelerinin düşmesi, sadece bir meteorolojik olay değil, aynı zamanda uzun yıllardır süregelen yanlış su yönetimi politikalarının ve iklim değişikliğinin bir sonucu olarak değerlendiriliyor. İstanbul’un büyümesiyle birlikte artan su talebi ve kuraklığın etkileri, bu konu üzerinde daha fazla durulması gerektiğini gösteriyor. Belediyeler, su müesseseleri ve vatandaşlar arasındaki iş birliği, İstanbul'un su krizinden kurtulması için kritik öneme sahip." Bu durum, tüm İstanbul halkını etkileyen bir durum olduğundan, duyarlı olunması ve çevre bilincinin artırılması gerekmektedir. İstanbul'un su varlıkları, sadece bu şehrin değil, geleceğimizin temel taşlarını oluşturmaktadır. Unutulmamalıdır ki su, yaşam kaynağımızdır ve hepimizin bu kaynağa saygı duyması gerekmektedir.