Foreign Policy dergisinde yayımlanan bir analiz, İsrail'in Orta Doğu'daki jeopolitik konumunu ve bölgesel güç olma hayallerini sorgulayan çarpıcı değerlendirmeler sunuyor. Makaleye göre, geçmişte özellikle güvenlik ve istikrar alanlarında kaydedilen başarıları ile öne çıkan İsrail, günümüzde birçok zorlukla karşı karşıya. Bu zorluklar, yalnızca askeri gücüyle değil, aynı zamanda diplomatik ilişkileri ve iç politikasıyla da doğrudan bağlantılı. İsrail’in bölgesel güç olma kimliği, yaşanan değişimlerle sarsılıyor.
Son yıllarda Ortadoğu’da giderek artan diplomatik tansiyonlar, İsrail'in bölgesel liderlik iddiasını çürütüyor. Başta Filistin sorunu olmak üzere, komşu ülkelerle olan ilişkilerinde yaşanan gerginlikler, Tel Aviv yönetiminin uluslararası arenada yalnızlaşmasına yol açıyor. Özellikle, 2000’li yıllardan bu yana süregelen Filistin ile olan çatışmalar, İsrail’in zor duruma düşmesine neden oldu. İşgal altındaki bölgelerdeki insan hakları ihlalleri ve askeri operasyonlar, yalnızca bölgedeki halkları değil, aynı zamanda uluslararası kamuoyunu da etkiledi. Bu durum, İsrail'in uluslararası legitimitesini zayıflatan faktörler arasında yer alıyor.
Öte yandan, Arap ülkeleriyle normalleşme adı altında yürütülen diplomatik görüşmeler, birçok analist tarafından yüzeysel olarak değerlendirilmekte. Normalleşme anlaşmaları, yüzeyde ikili ilişkileri geliştirmiş gibi görünse de, bölge halklarının gerçekte ne düşündüğü sorgulanmakta. Filistin meselesinin çözümü olmadan bu ilişkilere kalıcı bir değer atfetmek oldukça güç.
İsrail’in askeri gücü, tarihsel olarak onu bölgesel bir aktör olarak öne çıkardı. Ancak günümüzde, diğer ülkelerin de askeri kapasitelerini artırması ile birlikte bu durum değişiyor. Özellikle İran’ın nükleer programı ve Suriye’deki askeri varlığı, İsrail için bir tehdit unsuru haline geldi. Tüm bu etkenler, Tel Aviv yönetiminin stratejik hesaplarını yeniden gözden geçirmesine sebep oldu. Ayrıca, askeri gücün yeterliliği ile sosyo-politik istikrarın sağlanması arasında doğrudan bir ilişki olduğu unutulmamalıdır. İçindeki siyasi çatışmalar ve toplumsal bölünmeler, İsrail’in ulusal güvenliğine doğrudan etki ederken; bu da onun bölgesel güç olma iddialarını sorgulatıyor.
İç dinamikler, yönetimin karar alma süreçlerini etkileyerek, dış politikada atılacak adımları sınırlıyor. Eğitim, sağlık gibi alanlar başta olmak üzere, toplumsal hale gelen pek çok sorun, hükümetin dikkatini dağıtıyor. Siyasi istikrarsızlık, İsrail’in bölgesel gücünü sorgulatan bir diğer önemli faktör olarak öne çıkıyor. Hükümetin işleyiş biçimi, sadece iç politikada değil, uluslararası ilişkilerde de sorgulanan bir mesele haline geldi.
Genel olarak, Foreign Policy dergisinin analizi, İsrail’in bölgesel güç olma iddialarının geleceğinin çok da parlak olmadığını gözler önüne seriyor. Bölgedeki çatışmalar, diplomatik sorunlar, iç dinamikler ve uluslararası arenada yaşanan gelişmeler, Tel Aviv’in hesaplarını sürekli olarak değiştirmekte. Bu durumda, ulusal güvenlik kaygılarına karşı gelmek, İsrail için gün geçtikçe zorlaşan bir hedef haline geliyor. Dolayısıyla, İsrail’in bölgesel güç olma hayalleri, mevcut sorunlar ve engeller ışığında sorgulanabilir bir nitelik taşıyor.