İran’ın en üst düzey lideri Ayatollah Ali Hamaney, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, ülkesinin uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurmayacağını vurguladı. Bu açıklama, bölgedeki gerilimlerin artmasına ve uluslararası toplumun dikkatini tekrar İran’ın nükleer programına çekmesine sebep oldu. Hamaney, ABD ve diğer Batılı ülkelerin İran’a yönelik ambargo ve baskı politikalarını eleştirerek, İran’ın kendi ulusal çıkarlarını savunma hakkına sahip olduğunu belirtti. Özellikle ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesiyle birlikte, İran’ın zenginleştirme faaliyetlerinin önemli bir hale geldiği ifade ediliyor.
2018 yılında ABD’nin nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi, İran için bir dönüm noktası oldu. Bu karar, sadece diplomatik ilişkileri değil, aynı zamanda ekonomik istikrarı da derinden etkiledi. Hamaney, bu bağlamda İran’ın nükleer programının barışçıl bir amaca hizmet ettiğini savunarak, Batı’nın İran’ı suçlamalarının asılsız olduğunu dile getirdi. Bu çıkış, dünya çapında pek çok yorumcu tarafından, İran’ın daha fazla nükleer kapasite elde etme çabası olarak değerlendirildi. Hamaney, “Hiç kimse bizim bilimsel ve teknolojinizi engelleyemez.” diyerek kararlılığını pekiştirdi.
Hamaney’in açıklamaları, Avrupa ve ABD’nin yanı sıra Orta Doğu’daki diğer ülkelerde de endişe yaratmış durumda. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA), İran’ın nükleer faaliyetlerini izlemeye devam ediyor ancak Hamaney bu izleme sürecinin de kendi iç gündemlerini etkilemeyeceğini belirtti. İran, bu konudaki haklarını korumak için her türlü diplomasi ve müzakere yolunu deneyeceğini ifade etti. Ancak, mevcut durumun devam etmesi halinde, yeni bir krizin eşiğinde olduğu da kaydedildi.
Aynı zamanda, uzmanlar İran’ın zenginleştirme kapasitesinin artırılmasıyla, bölgedeki askeri dengelerin de değişebileceği konusunda uyarıda bulunuyor. Hamaney’in bu tavrı, Suudi Arabistan ve İsrail gibi bölgedeki diğer ülkeler tarafından endişeyle karşılanıyor. Dolayısıyla, bu durum, Orta Doğu’nun genel güvenlik sisteminde ciddi değişikliklere yol açabilir.
Sonuç olarak, Hamaney’in uranyum zenginleştirme konusundaki kararlılığı, sadece İran’ın değil, aynı zamanda bölgedeki pek çok ülkenin jeopolitik stratejisini de etkileyebilir. Uluslararası toplum, İran’ın bu tavrına karşı nasıl bir cevap vereceğini, önümüzdeki günlerde daha net görecek. Ancak şimdiden anlaşılan, İran’ın nükleer programı ve Hamaney’in bu konudaki sert tutumu, dünya gündeminde kalmaya devam edecek gibi görünüyor.