Hindistan ve Pakistan, dünya üzerindeki en tartışmalı ve karmaşık askerî ilişkilerden birine sahip iki ülke olarak dikkat çekmektedir. Hem coğrafi hem de tarihsel bağlamda birbirlerine oldukça yakın olan bu iki ülkenin askerî güçleri, stratejileri ve tarih boyunca yaşadıkları çatışmalar, bölgesel güvenliği doğrudan etkilemektedir. Bu makalede, Hindistan ve Pakistan ordularının karşılaştırmalı analizi yapılarak, güçleri, stratejik yaklaşımları ve mevcut durumları üzerinde durulacaktır.
Hindistan, dünyanın en büyük üçüncü ordusuna sahip olup, yaklaşık 1.4 milyon aktif askerle birlikte, fazladan 2 milyon yedek asker bulundurmaktadır. Bu, Hindistan'ı personel sayısı açısından en büyük ordulardan biri yapmaktadır. Ordunun modernizasyonu için yapılan yatırımlar son yıllarda hız kazanmış ve General Dynamics, Boeing, ve Airbus gibi uluslararası savunma şirketleriyle yapılan işbirlikleri sayesinde, Hindistan ordusu geniş bir yelpazede modern silah sistemleri elde etmiştir. Hindistan, nükleer silaha sahip olan beş ülkeden biridir ve bu durum, askeri stratejisinin merkezinde yer alan caydırıcılık politikalarını güçlendirmektedir.
Diğer yandan, Pakistan ordusu da güçlü bir yapıya sahiptir ve yaklaşık 654.000 aktif asker ile 1.5 milyon yedek asker bulundurmaktadır. Pakistan, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgali ile başlayan çeşitli bölgelerdeki çatışmaların merkezinde yer almış ve bu dönemde ABD ve diğer ülkelerden önemli askeri yardımlar almıştır. Pakistan’ın en büyük askeri gücü ise, nüfusun büyük bir kısmının orduda görev almak istemesidir. Nükleer silah kapasitesi de, Pakistan’ın Hindistan ile olan rekabetinde önemli bir yer tutmaktadır.
Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilim, 1947'deki bölünme ile başlamıştır. Bu tarih, her iki ülke için de bağımsızlık simgesi olmasına rağmen, aynı zamanda sürekli bir çatışmanın da başlangıcını temsil etmektedir. İlk büyük çatışma 1947-1948 yıllarında Keşmir üzerinden yaşandı ve bu sorun hala çözülmemiş durumda. 1965'teki Hindistan-Pakistan Savaşı ve 1971'de yaşanan Bangladeş Savaşı, bu iki ülkenin askeri ve siyasi stratejilerini daha da derinleştirmiştir. Özellikle 1971 savaşından sonra, Pakistan, askeri doktrinini daha da güçlendirme ve modernize etme çabalarına girmiştir.
Modern dönemde ise, her iki ülkenin askeri stratejileri, askeri teknoloji ve modern savaş unsurları etrafında şekillenmektedir. Hindistan, ‘Soğuk Savaş’ döneminden bu yana, özellikle savunma sanayisini geliştirmeye yönelik adımlar atarken, Pakistan da birçok uluslararası müttefik aracılığıyla ordusunu güçlendirmeye çalışmaktadır. Son yıllarda, Hindistan’ın savunma bütçesinin artması ve savunma sanayisine yaptığı yatırımlar, Pakistan için bir tehdit olarak algılanmaktadır. Bununla birlikte, her iki ülke de askeri harcamalarını artırmakta ve modern silah sistemleri edinme yolunda ilerlemektedir.
Sonuç olarak, Hindistan ve Pakistan orduları, kendi ulusal hedefleri, stratejileri ve tarihi mirasları doğrultusunda farklı kimlikler geliştirmiştir. İki ülke arasındaki karşılaştırma, yalnızca askerî boyutları değil, aynı zamanda sosyal, politik ve ekonomik etkenleri de göz önünde bulundurarak daha derinlemesine anlaşılmayı gerektirmektedir. Tarihsel geçmişe dair yaşanan çatışmalar, günümüz stratejilerinin şekillenmesinde önemli rol oynamakta ve gelecekteki olası senaryolar üzerinde etkilidir.
Bu iki nükleer gücün varlığı, bölgesel ve küresel güvenlik açısından endişe verici bir durum yaratmakta olup, uluslararası toplumu bu soruna çözüm arayışına yöneltmektedir. Askeri güçlerin karşılaştırılması, iki ülkenin pozisyonlarını daha iyi anlamak ve uluslararası ilişkilerdeki dinamikleri çözmek açısından kritik bir öneme sahiptir. Bölgedeki istikrar için yapılacak her türlü işbirliği, bu iki güçlü ordunun varlığında hayati bir rol üstlenebilir.